Sosyal medya kullanıcıları, bu kuralların günümüzde büyük ölçüde unutulduğunu belirterek, kültürel değerlerin yaşatılması çağrısında bulundu.
Toplu Taşımadan Sofra Adabına İncelikler
Paylaşımda, toplu taşımada yaşlılara yer verilmesinden sokakta yemek yememenin inceliğine, yüksek sesle kahkaha atmaktan adres sorarken bile dikkatli olmaya kadar birçok kural sıralandı. İstanbullunun zarafet anlayışında, herkesin rahatını ve huzurunu gözeten hassasiyetler ön planda tutuluyordu.
Bir İstanbullunun 31 Nezaket Kuralı
1. Terbiyeli, kibar, medenî gerçek bir İstanbullu "ben" kelimesini çok kullanmaz, onun yerine "bendeniz" veya "fakir" der. İstanbul kültür ve âdâb-ı muaşeretinde sık sık "ben" demek çok ayıptır, büyük bir nakisedir.
2. Benim evim demez, fakirhane der.
3. Sizin eviniz demez, devlethaneleri der.
4. Baban anan nasıl diye sormaz, pederiniz beyefendi, valideniz hanımefendi nasıllar diye sorar.
5. Çeşitli konularda yazılı olarak (mektupla ve mail ile) teşekkür eder. Mesela: "Dünkü nazik davetiniz ve ikramlarınız için çok teşekkür ediyorum. Sohbet çok faydalı ve zevkli oldu. Hiç unutamayacağım saatler geçirdim..."
6. İstanbullunun en çok kullandığı kelimelerden biri "efendim"dir.
Nasılsınız efendim?.. Teşekkür ederim efendim... Saat kaç efendim?.. Saat beşe çeyrek var efendim...
7. İstanbullu, iki öğün yemeği atlamış ve açlıktan başı dönmüş olsa bile, sofraya sakin sakin oturur, sanki hiç aç değilmiş gibi ağır ağır yer. (İstisna: Misafir ise ev sahibine hürmeten istiğnada ölçülü olur.)
8. İstanbullu, oturduğu evin caddeye veya sokağa bakan balkonuna çamaşır asmaz. Kadın çamaşırlarını başkalarının göreceği yerde kurutmaz.
9. Genç İstanbullu, toplu taşıma vasıtalarında yaşlılara, çocuklu kadınlara yer verir. Onlar ayakta iken kendisi oturmaz.
10. İstanbullu sokakta, meydanda, çarşıda pazarda açıkta yemez ve içmez.
11. Dondurmacıdan bir külah dondurma almış, sokakta herkesin arasında inek gibi yalayarak yemez.
12. İstanbul terbiyesine sahip kadın ve kızlar sokakta, toplu taşıma vasıtalarında, yabancıların arasında çıngıraklı kahkahalarla gülmez, hatta dışarıda hiç gülmez.
13. Hakiki İstanbul görgü ve terbiyesinde sokak veya caddedeki kadın ve kızlara adres veya başka bir şey sormak çok ayıptır.
14. Görgülü İstanbullu evde veya dışarıda yediği yemekleri başkalarına anlatmaz. Ancak çok yakın bir dostuna “bir lokanta keşfettim, beraber gidelim” diye bahsedebilir.
15. İstanbullu bir kapının zilini bir kere çalar. Açılmazsa bekler, sonra tekrar çalar. Durmadan zile basmak ve kapıyı yumruklamak çok ayıptır.
16. İstanbullu randevu almadan ziyarete gitmez.
17. İstanbullu ziyarete gittiği yerde mümkünse tuvaleti kullanmaz. Abdestli gider.
18. Dindar bir İstanbullu başı açık namaz kılmaz. Başı örtmek sünnet ve edeptir.
19. Lokantada yemeğe davet edildiğinde en pahalı yemeği söylemez, en ucuzunu da istemez. Mutedil davranır.
20. Ramazan’da orucu açıp birkaç lokma aldıktan sonra hemen akşam namazı kılınır, ardından yemek yenir.
21. İstanbullu edebî, yazılı, zengin Türkçe bilir. Yanlış konuşmaz, yazmaz.
22. Faydasız, boş, malayani konuşmaz. Gereksiz laf etmez.
23. "Ulan, yuh, be, aha, oha, kral" gibi kaba kelimeler ve ünlemler kullanmaz.
24. Lokantada başka birinin yanına oturması gerektiğinde izin ister, "afiyet olsun efendim, müsaade eder misiniz?" der.
25. Sorularını incelikle sorar, kaba sorular sormaz. "Bana bir soru sor, kim olduğunu söyleyeyim" denir.
26. Selamı küçük büyüğe vermez, büyük küçüğe verir.
27. Ziyarette yer gösterilmeden oturmaz.
28. Yapmacık ve abartılı hareketlerden kaçınır.
29. Balkonunda, kokusu ve dumanı komşuya gidecek şekilde mangal yapmaz.
30. Çok teşekkür eden biridir. Ancak teşekkür ederken samimi olur, yapmacık olmaz.
31. Mekke demez, "Mekke-i Mükerreme" der; Medine demez, "Medine-i Münevvere" der; şehir isimlerinde "şerif" ve "şahba" gibi yüceltici ekler kullanır.