Gazete Memur

Tunç: İmamoğlu'na isnat edilen suçlamalar ciddi suçlamalar

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde uluslararası basın kuruluşu temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Bakan Tunç, Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk suçundan tutuklanmasına ilişkin, "Hiç kimsenin, hiçbir siyasetçinin tutuklanmasını istemeyiz. Ancak suç şüphesi varsa buna yargı karar verir. Burada isnat edilen suçlamalar ciddi suçlamalar'' dedi.

Giriş:
Güncelleme:

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde uluslararası basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.

Burada açıklama yapan Tunç, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bakan Tunç, bir soru üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmaları sonrasında çıkan eylemlerde gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasını hiç kimsenin istemeyeceğini, gazetecilerin toplumu doğru bilgilendirmek için görevlerini ifa eden kişiler olduğunu söyledi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma sonrasında özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in çağrısının ardından başta İstanbul Saraçhane olmak üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinde gösteriler düzenlendiğini hatırlatan Tunç, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda bunun nasıl yapılacağının açık olduğunu kaydetti.

Tunç, gözaltı sürecinin ardından yapılan itiraz sonucu bugün sabah itibarıyla 7 gazetecinin serbest bırakıldığını dile getirerek, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten başlayan bir soruşturma var. Burada gösteri sırasında şiddet eylemlerine katılmayanlarla ilgili olarak zaten yargı gerekli kararı verecektir. Burada önemli olan o gösteriler sırasında şiddete varan bir fiilde bulunup bulunmadığıdır. Bu zaten hakimin önüne gelecek olan dosyada tespit edilen delillerle ortaya çıkacaktır." diye konuştu.

Hiçbir hukuk devletinde şiddetin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Tunç, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile düşünce ve ifade özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunu fakat şiddet çağrısı ve buna yönelik eylemlerin hiçbir hukuk düzeninde ve demokratik hukuk devletinde kabul edilemeyeceğini kaydetti.

Adalet Bakanı Tunç, şiddet olaylarına karışmayanlarla ilgili olarak yargının kararını vereceğini dile getirdi.

Türkiye'de gazetecilerin tutuklandığına yönelik daha öncesinden de devam eden yanlış bir algı çalışması olduğunu anlatan Tunç, şöyle devam etti:

"Sanki Türkiye'de gazeteciler yazdıkları için, kendi görevlerini yaptıkları için tutuklanıyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu böyle değil. Burada ceza infaz kurumlarında mesleğini basın çalışanı olarak beyan eden ve çeşitli medya organlarınca basın mensubu olan, ceza infaz kurumlarında bulundukları iddia olunan toplam 77 kişi var. Bu 77 kişiden 68'i hükümlü olarak bulunuyor. Bunlar kendilerini gazeteci olarak ifade ediyorlar. Bu 68 hükümlü, 6'sı hükmen tutuklu, 3'ünün de tutukluluk yargılaması devam ediyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına baktığımız zaman gazeteci olduğunu ifade eden bu 77 kişiden 18'nin basın meslek gruplarına ilişkin kaydının olduğunu görüyoruz. Yine İletişim Başkanlığı kayıtlarına baktığımız zaman basın kartına ilişkin sorgu sonucunda 77 kişiden 67'si hakkında herhangi bir kayıt yok, 10 kişinin de basın kartının iptal edilmiş olduğunu görüyoruz."

"TÜRKİYE'DE GAZETECİLERİN TUTUKLANDIĞI YÖNÜNDEKİ ALGI TAMAMEN GERÇEK DIŞI BİR ALGI"

Tunç, toplam 77 kişinin 39'unun adam öldürme, uyuşturucu suçları, cinsel suçlar, yağma, dolandırıcılık, yaralama, hırsızlık ve sahtecilik suçlarından ceza infaz kurumlarında bulunduğunu belirterek, "Biri çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında, 37'si de terör örgütü soruşturma ve kovuşturması kapsamında cezaevlerinde hükümlü ya da tutuklu olarak bulunuyorlar. Bunlar gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde bulunuyor değiller. Yani genel olarak Türkiye'yle ilgili özellikle Türkiye'de gazetecilerin tutuklandığı yönündeki algı tamamen gerçek dışı bir algı." diye konuştu.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ndeki basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye'nin alt sıralarda olduğunun aktarılması üzerine Tunç, listede İsrail'in Türkiye'nin üstünde olduğunu gördüklerini söyledi.

"İSRAİL SON BİR YILDA 200'DEN FAZLA GAZETECİYİ ÖLDÜRDÜ"

Bakan Tunç, "İsrail son bir yılda 200'den fazla gazeteciyi öldürmedi mi?" diye sorarak, "Anadolu Ajansının kameramanı öldürüldü, şehit edildi. Orada gazetecilere saldırılar oldu. Dolayısıyla bir yılda 200'den fazla gazeteciyi öldüren İsrail'i basın özgürlüğünde Türkiye'nin üzerinde gösteren bir listeye itibar edilebilir mi? Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün listesi." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'de 25 bin hakim ve savcının, yılda 13 milyon 900 bin karar veren bir yargı mekanizmasının sadece birkaç örneğini öne çıkararak ülkede yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yokmuş algısı oluşturmaya yönelik bir çaba olduğunu da vurgulayan Tunç, Türkiye'nin yüksek standartlı demokrasi ülkeleri arasında yer aldığını kaydetti.

Yargının bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yaptığını dile getiren Tunç, "Bakınız dün bir karar verildi. Ana muhalefet partisinin kongresinin durdurulmasıyla ilgili olarak kendi üyeleri, kendi delegeleri ihtiyati tedbir kararı istedi. İşte yargı taraflı ve bağımlı olsa o talebi kabul edebilirdi ama reddetti. Dolayısıyla gazetecilerin serbest kalması, bu soruşturmaların neticesinde sonuçta yine yargı kendi içinde karar verecektir." ifadelerini kullandı.

Tunç, her meslek grubunda suç işleyenlerin olabileceğini ama gazetecilik sıfatının da kişiye dokunulmazlık kazandırmayacağını, gazetecinin de suça karışabileceğini kaydetti.

Bir gazetecinin, eylemlerde gözaltına alınanların tutuklanma gerekçeleriyle ilgili sorusunu yanıtlayan Tunç, gösteriler sırasında şiddete varan eylemlerin olduğunu, taşlı sopalı müdahalelerde çok sayıda polisin yaralandığını ve tarihi eserlere zarar verildiğini aktararak, güvenlik güçlerinin zor kullanmadan topluluğu yatıştırma çabası içerisinde olduğunu gördüklerini belirtti.

"HER GÖZALTINA ALINAN TUTUKLANMIYOR"

Bakan Tunç, İçişleri Bakanlığının sokak eylemlerinde 24 ilde 1568 kişinin gözaltına alındığını, bunlardan 222'sinin tutuklandığını açıkladığını aktararak, "Her gözaltına alınan tutuklanmıyor. Dosyadaki delil durumuna göre orda özellikle şiddete varan eylemlere karışmışsa bu noktada hakim dosyaya göre takdir ediyor. 338 kişi hakkında adli kontrol kararı var. 350 kişi serbest ve halen gözaltında olanlar var." dedi.

Tutuklamanın bir tedbir olduğuna dikkati çeken Tunç, şunları kaydetti:

"Özellikle ülkemizde yaşanan birtakım tecrübeler, Gezi Parkı eylemlerinde nasıl olayların çok daha şiddete vardığını hep birlikte gördük. Başlangıçta tedbir almak ister güvenlik güçlerimiz. Çünkü milletin huzur ve güvenliğini sağlamakla görevli kişiler adına burada özellikle kişilerin şiddete varan eylemlerde bulunması durumunda hakim bunu takdir eder. Dosyadaki delil durumuna göre takdir eder. Bir kişi yüzünü kapatıp, kaldırım taşını söküp kalabalığın üzerine fırlatırsa bu suçtur. Dolayısıyla bunları yapmaması gerekir. Bunu hoş görmek mümkün değil. Demokratik hukuk devletlerinde şiddet kabul edilemez."

Tunç, bir soru üzerine, İBB'ye yönelik başlatılan soruşturmaların Başsavcılıkça devam edildiğini, bunun neticesinde dış bağlantıların olup olmadığının ortaya çıkacağını söyledi.

Bir gazetecinin, İBB Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanma gerekçesini sorması üzerine Tunç, soruşturmadaki gizlilik kararına riayet edilmesi gerektiğini, ortaya atılan suçlamaların gerçek olup olmadığını yargının ortaya koyacağını ifade etti.

Şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma tehlikesi bakımından sulh ceza hakimliğinin tutuklama tedbirine başvurmasının yargının takdirinde olduğunun altını çizen Tunç, "Anayasamızın 10. maddesine göre herkes kanun önünde eşittir. Hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur. Bir kişinin belediye başkanı olması ya da bir kamu görevinde bulunması ona dokunulmazlık kazandırmaz." diye konuştu.

Adalet Bakanı Tunç, Türkiye'de ilk tutuklanan belediye başkanının İmamoğlu olmadığını, cezaevinde tutuklu ya da hükümlü olan belediye başkanlarının bulunduğunu, bunlar arasında AK Partili belediye başkanlarının da olduğunu kaydetti.

"HUKUK DEVLETİNDE HİÇ KİMSENİN SUÇ İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜ YOKTUR"

Tunç, bir gazetecinin, İstanbul gibi büyük bir şehrin seçilmiş belediye başkanının tutuklanmasının kendisini üzüp üzmediği sorusuna ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Hiç kimsenin hiçbir siyasetçinin tutuklanmasını istemeyiz. Ancak suç şüphesi varsa buna yargı karar verir. Burada isnat edilen suçlamalar ciddi suçlamalar. Kişisel veriler ihlalinden tutun da belediye şirketlerinin gerçekleştirmiş olduğu ihalelerdeki usulsüzlükler, rüşvet, irtikap, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma gibi çok ciddi suçlamalardan bahsediliyor. Bunlar iddialar, bunlar soruşturma soncunda ortaya çıkacak hususlar. Suçların ağırlığına baktığınız zaman ve örgüt kapsamında işlenen bir suç olması hasebiyle çok sayıda şüphelinin bulunması ve serbest yargılama sırasında delillerin karartılma ihtimalini düşünerek yargı böyle bir karar vermiştir."

Avrupa ülkelerindeki seçilmiş siyasetçilerle ilgili yargı kararlarını aktaran Tunç, "Dolayısıyla hukuk devletinde hiçbir kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Sıfatı ne olursa olsun bir kişi suç işlediğinde 'Onun makamı var, bu ileride şuraya aday.' denilerek soruşturmadan kurtulması mümkün olamaz." diye konuştu.

Yargının zamanlamaya bakmayacağını, CHP içinden gelen ihbarların söz konusu olduğunu belirten Tunç, "Bu yeni bir soruşturma gibi görünüyor ama asıl 2019 yılında başlayan bir para sayma görüntüleriyle ortaya çıkan CHP'nin İstanbul İl binasının alımı sürecindeki izah edilemeyen ve soruşturması devam eden bir dosyaydı. Sonrasında farklı soruşturmalarla devam eden adli soruşturma söz konusu. Bugün ortaya çıkmış değil, bunun olmadığını zaten Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasından görmek mümkün." değerlendirmesini yaptı.

Bakan Tunç, İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesine ilişkin soruya ilişkin şunları söyledi:

"Burada diplomayla ilgili konu tamamen üniversitenin mevzuatına göre yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkan bir husus. Yine orada diplomanın usulsüz olduğuna ilişkin şikayetler ve ihbarlar neticesinde bir araştırma yapılmış ve İstanbul Üniversitesi böyle bir karar almıştır. Tabii bu karar idari bir karardır, bu karar yine yargı denetimine tabiidir. İdari mahkemede kişi bu konuda dava açabilecektir. 30 yıl önce hak etmediği bir şekilde Türkiye'deki üniversiteyi kazanamayan yeterince puan tutturamadığı için Kuzey Kıbrıs'taki bir üniversite aracılığıyla yatay geçiş yapılmasıyla ilgili bir iddia söz konusu. Buradaki hatalı işlemlerin ileriye dönük sonuç doğurup doğurmayacağına karar verecek olan öncelikle o kararı alan yönetim. Bu yönetimin aldığı kararın hukuka uygun olup olmadığına karar verecek olan kişi eğer yargıya başvurursa idari yargıdır. İdari yargı süreci önemlidir, o süreci beklemek gerekir."

"TÜRKİYE'NİN AİHM KARARLARINA UYMA ORANI ORTALAMANIN ÇOK DAHA ÜSTÜNDE; YÜZDE 90,57"

Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarına uymadığına yönelik algının yanlış olduğunu dile getiren Tunç, 2024 yılı AİHM istatistiklerine bakıldığı zaman 4 bin 450 yeni başvurunun Hükümete bildirildiğini aktardı.

Tunç, ''Bu sayı ile ülkemiz 46 ülke arasında birinci sırada görünüyor. Ancak nüfus oranına baktığımız zaman her 10 bin kişiye düşen yeni başvuru sayısında ülkemiz Avrupa Konseyinin 46 ülkesi arasında 24'üncü sıradadır. 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla AİHM'deki başvuru dosyamız Türkiye olarak 21 bin 600'dür. Yine burada da böyle sayı olarak baktığımızda birinci sıradayız. Ancak nüfus olarak baktığımızda her 10 bin kişiye düşen toplam başvuru sayısında ülkemiz 46 ülke arasında 7'nci sırada." değerlendirmesini yaptı.

FETÖ darbe kalkışmasını hatırlatan Tunç, şu anda AİHM'deki 21 bin 600 dosyanın yüzde 80'inin FETÖ'den yargılanan ve AİHM'e başvuranların dosyaları olduğunu söyledi.

Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunu hariç tuttuğumuzda yani FETÖ hain darbe kalkışması olmasaydı, bu dosyaların dışındaki dosyalara baktığımız zaman Türkiye'nin 46 ülke arasında orta sıralarda olduğunu görmek mümkün. Uyum bakımından en çok da bu tartışılıyor. 2024'te 67 ihlal kararı verilmiş Türkiye hakkında. Bu sayede ülkemiz 46 ülke arasında 3'üncü sırada görünüyor ama nüfus bakımından baktığımızda her 10 bin kişiye düşen ihlal sayısında ülkemiz 46 ülke arasında 29'ncu sırada. 2024'te tüm üye ülkeler hakkındaki ihlal kararlarının sonuçlandırılan başvuru oranına baktığımız zaman yüzde 2,72, ülkemiz yönünden verilen ihlal kararlarının oranına baktığımız zaman yüzde 1,09. Genel ortalamanın altında gözüküyor. AİHM kararlarına uyum konusu; 2024 yılında kapanan dosya sayısı 88, bu sayıda ülkemiz 46 ülke arasında 2'nci sırada. Kapanan bu dosyaların 16'sı emsal dosya olup, ülkemiz bu sayıyla 2024 yılında en fazla emsal dosya kapatan ülke konumunda. Şu rakam önemli. Bütün üye ülkelerin AİHM kararlarını uygulama oranı tüm ortalama yüzde 79,75. Kararları uygulamayan çok ülke var ama Türkiye'nin aynı kararları uygulama oranı bu ortalamanın çok daha üstünde; yüzde 90,57."

"SELAHATTİN DEMİRTAŞ" AÇIKLAMASI: YARGI SÜRECİ DEVAM EDİYOR

Tunç, Selahattin Demirtaş'ın durumuna ilişkin soruya, "Selahattin Demirtaş bu kararla birlikte tutuklu değil hükümlü olarak cezaevinde bulunuyor. Bununla birlikte ağır ceza mahkemesi tutukluluğa ilişkin değerlendirme yaparken AİHM kararını detaylı bir şekilde incelemiş ve mevcut tutukluluğun AİHM tarafından verilen kararın konusu olmadığı, ayrıca AİHM tarafından incelenmeyen yeni deliller bulunduğu sonucuna varmıştır. Halihazırda ilgili hakkında derdest bir başvuru bulunmaktadır. Bu başvuruyla ilgili olarak AİHM incelemesi devam etmekte olup, bu konuda henüz bir karar verilmemiştir. Ayrıca ilgilinin Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru da derdesttir. Görüldüğü üzere halihazırda yargı süreçleri devam etmektedir. Bağımsız ve tarafsız yargının verdiği kararlara herkesin saygı duyması gerektiğini düşünmekteyiz. Bakanlar Komitesindeki süreci de takip etmekte ve komiteyi yaşanan gelişmelerden bilgilendirmekteyiz." yanıtını verdi.

"TAMAMEN YARGININ VERMİŞ OLDUĞU BİR KARAR SÖZ KONUSUNDUR"

İmamoğlu'nun tutuklanma nedenine ilişkin soruya karşılık Tunç, "İki soruşturma var; biri terör soruşturması. Terör soruşturmasıyla ilgili olarak kamuoyuna yansıyan 'Özellikle seçim öncesi terörle irtibatlı kişilerle görüşüldü.' iddiası, bu tamamen yargının takdir edeceği bir husus. Burada tutuklama kararı verilip verilmemesi de yine savcılık tutuklama yönüyle sorgu hakimliğine sevk etmiştir ama mahkeme böyle bir takdirde bulunmuştur. Terör bakımından tutuklamaya yer olmadığına karar vermiştir. Yolsuzluk bakımından da delillerin kapsamı itibarıyla soruşturmanın kişi sayısının ve isnat edilen suçlamaların ağırlığı bakımından da tutuklama tedbirine başvurmuştur. Dolayısıyla tamamen yargının vermiş olduğu bir karar söz konusundur." ifadelerini kullandı.

"SORUŞTURMA BAKIMINDAN SAVCILIK MAKAMI HİÇ KİMSEYE BİLGİ VERMEZ"

Tunç, soruşturmanın gizli olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a soruşturma dosyasıyla ilgili bilgi verilip verilmediğinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:

"Soruşturma bakımından savcılık makamı hiç kimseye bilgi vermez. Dolayısıyla burada Sayın Cumhurbaşkanımızın soruşturmayla ilgili olarak söylediği ifadeler dosyanın gizliliğiyle alakalı konular değil. Özellikle soruşturma başladığı andan itibaren CHP Genel Başkanı ve CHP'lilerin bu soruşturmanın adli bir soruşturma olmadığını, İBB Başkanı'nın suç işlemediği, tamamen bunun hatta darbe söylemleri de kullanılarak toplumsal olaylara yönelik sokak çağrısı yapması neticesinde Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu bir tepkidir. Dolayısıyla bahsedilen iddialar, savcılığın basın açıklamasında, soruşturmanın gizliliği kapsamında, benim de açılış konuşmasında bahsettiğim iddialar. Bu iddiaların neler olduğunu yargı ortaya çıkaracak. Dolayısıyla yargının bu şekilde etkilenmesinin doğru olmayacağını, yargı mensuplarının baskı altında tutulamayacağını etkili cümlelerle ifade etmesinden ibaret olan bir husustur. Dolayısıyla bunlarla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza ya da başka makamlara bilgi verilmesi, Adalet Bakanlığına bilgi verilmesi, bakın hem Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı olarak dosyanın kapsamıyla ilgili bizim bilgi sahibi olmamız mümkün değil. Dolayısıyla biz neyi biliyoruz? İsnat edilen fiilleri savcılığın açıklaması çerçevesi içerisinde biliyoruz. Soruşturma içerisinde sorulan sorular karşısında başka hususlar da çıkabilir. Bunu bilemiyoruz. Bunlar tamamen soruşturmanın neticesinde ortaya çıkacak hususlar. "