Gazete Memur

Karahan'ın açıklamalarına ekonomistlerden tepki!

TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın para politikasına dair yaptığı canlı yayın, uzmanlardan farklı yorumlar aldı. Bazı iktisatçılar Karahan'ın "her şeyi doğru yapıyoruz" söylemini iddialı bulurken, hanehalkının TL'ye yönelme sebebinin faiz getirisinden çok altın ve gayrimenkul yatırımları olduğu belirtildi. Merkez Bankası'nın beklenti kanalını güçlendirme hedefi ön plana çıktı.

Giriş:
Güncelleme:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Fatih Karahan, kurumun sosyal medya hesaplarından 26 Kasım saat 21:00’de yapılan canlı yayında para politikasına yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.

TCMB’nin ilk kez gerçekleştirdiği bu iletişim yöntemiyle ekonomist ve gazetecilerin soruları yanıtlandı ve Karahan’ın açıklamaları sosyal medyada büyük ilgi gördü.

UZMANLARDAN İLK DEĞERLENDİRMELER

Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, Karahan’ın açıklamaları için şunları söyledi:

Merkez Bankası Başkanı özetle ‘her şeyi doğru yapıyoruz, siz anlamıyorsunuz’ diyor. Kafalarının dikine gidecekler, öyle gözüküyor. Herkese geçmiş olsun.

Alkin, iletişim stratejisinin “iddialı cümleler üzerine değil, gerçekçilik üzerine olmasının” önemine de dikkat çekti:

Dostlar. Ben çok önemli bir açıklamaya rast gelmedim bu akşam. Ancak Başkan Karahan'ın Merkez Bankası'nın tek sözcüsü olarak konuşması önemliydi. Bundan sonra bu şekilde devam etmesi gerekiyor. İletişim stratejisi 'iddialı' cümleler üzerine değil, gerçekçilik üzerine olmalı.

Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selva Demiralp ise:

Başkan Karahan'ın bu vurgusu çok kritik. Merkez Bankası kredibiliteyi arkasına aldığında politika faizini artırırken bile piyasa faizlerini düşürebilir (uzun süredir bu mecrada "Genişleyici Daraltma" şeklinde tanımladığım durum). Benzer şekilde kredibilitesi düşük olan, yanlış zamanda faiz indiren bir merkez bankası ise politika faizini düşürürken piyasa faizini artırabilir ("Daraltıcı Genişleme"). Not: Hafta başındaki sınav sorusunun cevabını merak eden Econ 360 öğrencilerimin bu videoyu izlemeleri yeterli olur.

Prof. Dr. Serap Durusoy, hanehalkı inancına dair şunları vurguladı:

Sayın Karahan NTV'deki değerlendirmesinde tek haneli enflasyon hedefine ulaşılacağına inandığını belirtiyor. Ama hanehalkı buna inanıyor mu önemli olan o. Zira kendisi de bu inancın önemine vurgu yaptı.

Prof. Dr. Yakup Küçükkale, hanehalkının TL’ye yönelme sebeplerini açıkladı:

Dün sayın Karahan'ı dinledim tabii ki. Yaptığı açıklamalarda katıldığım kadar katılmadığım noktalar da var. Mesela katılmadığım noktalardan biri şu: Sn. Karahan diyor ki: 'Hane halkı dezenflasyon sürecine inandığı ve güvendiği için dövizi bırakıp TL'ye yöneldi'. Hayır, kesinlikle yanlış. Hane halkının dövizi bırakıp TL'ye yönelme sebepleri şunlar:

TL'nin yüksek pozitif getirisinden yararlanmak

(Bu madde TL'ye yönelmek anlamı taşımıyor ama en azından dövizden çıkış sebeplerinden birini çok iyi açıklıyor) Yükselişte olan altın fiyatları sebebiyle dövizden çıkıp altına yöneldiler ve

Yüksek enflasyon ve baskı altındaki kur sebebiyle parasal yatırımları çözüp ev ve/veya araba (reel yatırım) alımına yöneldiler.

Kur bugün 42TL civarındaysa ve dolarizasyon epeyce gerilemişse eğer yukarıda saydığımız faktörlerin de etkisi var. Altın yükselişte olmasaydı ve/veya TL'ye yüksek pozitif reel faiz verilmeseydi, insanlar dövizden çıkmazdı. Resmi doğru okumak lazım...

Sorular aslında fena değildi. Ama ben o gazetecilerden biri olsam, IMF Article IV'te önerilen 'faiz artırımı'nı sorardım. Sormadılar. Ya da sorulmasına izin verilmedi. Bilemiyorum...

Katılmadığım noktalardan biri de şu aşağıdaki ifade mesela. Evet, enflasyon ve enflasyon beklentileri faizin en önemli belirleyicileri arasındadır. Ama bunların dışında (özellikle piyasa faizlerinin belirlenmesi noktasında) arz/talep koşulları ve arz/talebe getirilen kısıtlamalar da etkilidir. Mesela ticari bankalara getirilen %2 kredi büyüme kısıtı, piyasa faizlerinin düşmesini önleyen önemli faktörlerden biri.

Banu Kıvcı Tokalı, beklenti kanalına vurgu yaptı:

TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın bu akşam katıldığı 'Para Politikası ve Makroekonomik Görünüm' konusundaki canlı yayın programında ana hedefin, beklenti kanalını güçlendirerek dezenflasyon sürecine katkısını artırmak olduğu anlaşılıyor. Beklentilerin iyileşme yönünde tutulmasına verilen önemi de, alınacak faiz kararlarında öne çıkarılan unsur haline getirilmesinde görüyoruz. Nitekim, Ekim enflasyonunun beklentilerden iyi gerçekleşmesinin ardından Kasım enflasyonundan alınan iyimser sinyallerin (hem manşet hem de çekirdekte) faiz kararına nasıl yansıyacağında, 'beklentilerin bozulmaması gerektiği'ne vurgu dikkat çekerken; faiz kararının boyutunda, beklentilerin gelişiminin enflasyon gerçekleşmeleriyle aynı önemde dikkate alınacağı anlaşılıyor.

Soru-cevap şeklinde gerçekleşen canlı yayında öne çıkan diğer unsurları da şu şekilde özetleyebiliriz:

3 ana hedefinden, rezervleri güçlendirmek ve KKM’leri sonlandırmakta başarılı olunurken; fiyat istikrarında katedilen önemli yola karşın arzu edilen düzeye henüz ulaşılmadığı kabullenişi öne çıkıyor. Bunda da, talepte dengelenme ve TL’de reel değerlenmenin dezenflasyona önemli destek vermesine karşın, beklenti kanalından daha fazla destek talebinin altı çiziliyor.

Dezenflasyonun yavaşlamasında, eğitim ve kiralarda geçmişe dönük fiyatlama davranışının etkisine ek olarak, bu yıl ciddi artış gösteren gıda enflasyonuna ayrı yer veriliyor. Kiraların yarattığı baskıyla ilgili olarak, deprem etkisine bağlı konut arz açığı ve büyük şehirlere göç, kentsel dönüşüm ve geçmişte kira artış sınırlaması gibi unsurlar öne çıkıyor. Kira enflasyonunun dizginlenmesinde ise, sosyal konut arzını artıracak önlemler oldukça önemseniyor.

Politika faizinin indirim hızıyla ilgili olarak, enflasyonla aynı yönde ve uyumlu hızda olması kadar, politika faizi ve piyasa faizi farklılaşmasının da gözetilmesi gerekliliğinin altı çiziliyor. Bu noktada, faiz kararlarında beklentilerin bozulmaması noktasına vurgu dikkat çekiyor.

Kurun mevcut seviyesinin uluslararası rekabeti zedelediği yönündeki argümanlara karşı olarak; reel kurun ihracat üzerindeki etkisinin sınırlı olduğu, ihracatta temel belirleyici unsurun emek yoğun birkaç sektör dışında kur değil dış talep olduğu yineleniyor.

Son olarak; faiz indirimlerinin devam ettiği durumda, TL varlıklarının cazibesinin azalma riskiyle ilgili güvenli duruşun hakim olduğunu görüyoruz. İndirimlerde ihtiyatlı gidildiği sürece TL varlıkların cazibesinde ciddi bir azalma beklenmiyor. Toparlamak gerekirse; TCMB’den yeni bir yönlendirmeden ziyade, beklenti kanalından daha fazla destek alma talebinin geldiğini söyleyebiliriz.

Emrah Güreli, enflasyon raporuyla karşılaştırmasını şöyle yaptı:

Bu açıklamalarda son enflasyon raporundan farklı mesajlar verildiğini düşünmüyorum. Endeks kontratındaki hareket piyasanın gitmek istediği yön konusunda ipucu veriyor, endeks bir miktar yükselecekse bile bu hareket kesinlikle genele yayılmayacak… Toplantıdan önceki hafta indirimin kaç puan olacağı konusu netleşir…

Serdar Pazı ise yayını değerlendirerek:

TCMB yayınını yarım saattir takip ediyorum, daha üç hafta yapılan ve iki saat süren enflasyon raporu sunumuna göre farklı bir şey yok, arada güncelleme gerektiren bir veri gelmedi ya da gelişme yaşanmadı. Reel kurun ihracata etkisi yok, enflasyon hissettiğiniz kadar yüksek değil, dolar kuru hedefi yok ama müdahale ediyoruz, bir saati aşan TCMB yayınından aklımda kalanlar bunlar.