TEPAV Direktörü Coşkun Cangöz yaptığı değerlendirmede, geçmiş yılların döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanmaları ve yakın dönemde devam eden yüksek borçlanma düzeyi nedeniyle, bu yıl yaz aylarının iç borç yönetimi açısından önemli hale geldiğini belirtti. Cangöz, yaz aylarına yönelik borçlanma programı ile 2025 yılı görünümünün büyük oranda gözlenebilir hale geldiğini vurgulayarak, “Yıllık iç borçlanma hedefinin 2,8 trilyon TL olduğu dikkate alındığında yılın son çeyreğindeki tahvil ihraçları ile Hazine'nin 2025 yılı hedefinin üzerinde borçlanmaya gideceğini tahmin etmek zor değil” değerlendirmesinde bulundu.
Cangöz değerlendirmesinde, temmuz-eylül döneminde 298,4 milyar TL iç borçlanma, 196,6 milyar TL de faiz ödemesi yapacağını hatırlatarak, bu tutarın üç aylık dönem için en yüksek faiz tutarı olduğuna dikkati çekti. Haziran ayı itibariyle Hazine’nin yıllık borçlanma programının yüzde 53,7’sini gerçekleştirdiğini belirten Coşkun Cangöz, bunun ağırlıklı olarak iç borçlanmadan geldiğini, dış borçlanma hedefindeki gerçekleşmenin yüzde 37’sinin yapılabildiğini belirterek, “Bu dış borçlanma, önceki yıllarla karşılaştırdığımızda 19 Mart sonrasında değişen yatırım ikliminin Hazinenin borçlanma programı üzerinde olumsuz etkileri olduğu anlaşılıyor” yorumunu yaptı. Yılın kalanında iç borçlanma ağırlıklı bir yapının ortaya çıkacağı tahminini yapan Cangöz, yıllık 2,8 trilyon TL’lik iç borçlanma hedefinin aşılacağı ve toplamda 100 milyar TL kadar bir fazla iç borçlanmanın olabileceği görüşünü vurguladı.
Kasa-banka durumu
Hazine’nin elindeki hazır değer olarak nitelenen kasa-banka hesabını da yorumlayan Coşkun Cangöz, Nisan ayında olağanüstü düşük seviyelere inen kasa ve banka bakiyesinin yeniden yükseldiğini, bunun borçlanma üzerindeki olası baskıları kısmen yumuşatabilecek seviyede olduğunu belirten Cangöz, bunun hedef kadar borçlanmaya imkan sağlama ihtimali olduğunu belirtti. Yaz aylarının önceki yıllara göre farklı durumuna ilişkin Coşkun Cangöz, “Görünen o ki, borç idaresi yaz aylarında yalnızca sıcak havayla değil, geçmişten gelen kur ve faiz yükleriyle de mücadele edecek. Zira döviz cinsi borçların kur farkıyla büyümesi, enflasyona ve faize duyarlı tahvillerin kabarıp geri dönmesi, kamu finansmanını fazlasıyla yoruyor. Sonbaharda hava serinlese bile, ekonomideki sıcaklık düşecek gibi durmuyor. Enflasyonun hedefe yaklaşamadığı, büyümenin zayıfladığı bir ortamda, 2026’ya biraz terli, biraz da yorgun girme ihtimalimiz bir hayli yüksek” yorumunu yaptı.
Mehmet KAYA / Ekonomim