Gazete Memur

Asgari ücret belirlemede Avrupa modeli işe yarayabilir mi?

Asgari ücrette, hükûmet tarafının çağrısıyla toplanan üçlü danışma kurulu, işçi kanadının ortak tavrına sahne oldu.

Giriş:
Güncelleme:

Üç işçi konfederasyonu da mevcut yapıdaki komisyonun, işçiler açısından bir etkisi olmadığını belirtti. Komisyonun resmi üyesi Türk-İş’in temsilcisi Ramazan Ağar, yapı değişmezse Aralık ayında başlayacak komisyon çalışmasına katılmayacaklarını tekrarladı. EKONOMİ’ye konuşan kaynaklar, Hükûmet tarafının öneri getirmeden bir toplantı yapması nedeniyle anlamlı bir değişiklik ihtimali görmediklerini vurguladı. İşveren kanadı komisyonda bu aşamada bir değişiklik yapılmaması görüşünde. Hükûmet tarafının komisyona hiçbir öneri sunmaması, sürecin zamana bırakılıp, siyaseten gerekçe üretilebilecek bir ortamda ücretin belirlenmesi olarak yorumlandı.

Avrupa modeli işe yarayabilir mi?

Komisyon, yıllardır işçi tarafında TÜRK-İŞ, işveren tarafında ise TİSK’in katılımıyla toplanıyor. Kararlar genellikle hükümet ve taraflardan birinin oylarıyla gerçekleşiyor. Komisyon tarihinde tüm tarafların kabulüyle sadece 6 kez ücret belirlendi. 22 kez, hükümet ve işveren oyuyla, 2 defa da işçi ve hükümet oylarıyla sonuca ulaşıldı.

TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, özellikle son iki komisyon toplantısında rahatsızlığını dile getirmiş ve sonuca etki edemedikleri sürecin yıprattığını belirtmişti. Bu kapsamda, ağırlıklı olarak HAK-İŞ’in dile getirdiği, DİSK’in de zaman zaman söylediği biçimde hem konfederasyonların temsili, hem de komisyon oylamasına yönelik önerilere açık olduğunu belirtmişti. Nitekim, 2024 komisyon çalışmaları devam ederken, 25 Aralık’ta komisyon yapısı değişmediği bir yapıda tekrar komisyona katılmayacaklarını ilan etti. Geçen süre içinde, 20 Ekim 2025’e kadar herhangi bir adım atılmadı. Bu tarihte ise Çalışma Genel Müdürü düzeyinde, tarafların görüşünün sorulduğu bir toplantı yapıldı.

İşçi tarafı, bu toplantıda kamuoyuna açık söyledikleri tek unsuru tekrarladılar: Salt çoğunluk değil, nitelikli çoğunluk sayılabilecek, işçinin etki edebileceği bir oylama oranı belirlenmesi. Mevcut durumdaki işleyişin sürebilmesi için böyle bir oylama, bu yapı içinde zor görünüyor. Böyle bir yapıda, hakem ya da daha üst bir yapının kararına kalma ihtimali ortaya çıkıyor ki, hakem kurulu yapısının nasıl belirleneceği sorunu komisyonla aynı sorunu taşıyor.

Bu zorluk içinde Avrupa’da bazı ülkelerde kabul edilen ücret belirleme yöntemi öne çıkıyor. Bu modelde, hükümet taraf olmak yerine, sadece koordinatör olarak görev yapıyor ve asgari ücret belirleninceye kadar işçi ve işverenin müzakeresini şart koşuyor. Toplu sözleşmelerde olduğu gibi restleşmeler olsa da taraflar bir uzlaşıya varıyor. Bu model, örgütlü, düzenli çalışma hayatı olan, gerçekte çok az kişinin asgari ücretlinin bulunduğu ekonomilerde çalışıyor.

Komisyonun sayı ve şekline yönelik hüküm yok

Asgari ücret, İş Kanunu’nun (4857) 39. maddesinde düzenleniyor. Bu maddede komisyonun sayı ve şekline yönelik bir hüküm bulunmuyor. Sadece asgari ücretin bir komisyonca belirleneceği ve bu komisyonun Çalışma Bakanlığı ile Hazine Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle oluşumu ve çalışma usulünün belirleneceği yer alıyor.

Bu nedenle, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun oluşumu, üyeleri, oylama biçimine ilişkin herhangi bir değişikliği, yönetmelikle yapmak mümkün. Asgari Ücret Yönetmeliğine göre komisyon, hükümet, en fazla üyeye sahip işçi konfederasyonu ve en fazla üyeye sahip işveren konfederasyonunun göstereceği 5’er üyeden kuruluyor. Bu komisyonun çalışmaya başlaması ancak sekreterya hizmetini veren Çalışma Bakanlığı’nın çağrısıyla gerçekleşiyor. Diğer taraflar resmi çağrı yapamıyor. Yine yönetmeliğe göre 10 üyenin katılımıyla komisyon toplanabiliyor ve kritik unsur katılanların salt çoğunluğuyla karar alabiliyor. Komisyon kararlarına karşı hakem ya da başka itiraz yolu bulunmuyor.

Çalışanların neredeyse yarısı asgari ücretli!

Asgari ücret belirlenme yöntem ve komisyon yapısı her dönem tartışılmakla birlikte bu kez restleşmeye konu oldu. ILO dahil çok sayıda kurum ve kuruluş, asgari ücretin sadece beslenme ve sağlıklı çalışmayı sağlama değil, barınma, eğitim, kültür dahil bir geçinme ücreti olması gerektiğini savunuyor.

Bu tartışma devam ederken, DİSK-AR ve çeşitli akademik çalışmalara göre, çalışanların neredeyse yarısı asgari ücretli hale geldi. Böylece asgari ücret belirleme çalışmaları, teknik bir hesap olmaktan öteye, Türkiye’de özel sektör çalışanlarının neredeyse yarısının toplu sözleşmesi haline geldi. İşçi ya da işveren konfederasyonlarının tamamı bu durumdan yakınıyor.

“Adeta” toplu sözleşme olan bir süreçte, işçi tarafının grev ya da eylem gibi zorlayıcı hiçbir unsuru bulunmuyor. Üstelik, komisyonun ücret belirlemesinde bağlayıcı olabilecek kalori hesabı, geçim gibi unsurlar bulunsa da “günün ekonomik koşullarının gözetilmesi” hükmüyle bütün teknik unsurlar ortadan kalkıyor. Hesabın yapılabileceği ve tüm tarafların itirazlarını sınırlayabilecek bir ücret kriteri bulunmuyor.

Mehmet KAYA / Ekonomim