Enstitü Sosyal, Türkiye'de öğretmenlik mesleğinin geleceğine ışık tutan kapsamlı bir politika notunu kamuoyuyla paylaştı. "Türkiye'de Öğretmenlik Mesleğinin Profili ve Bir Model Önerisi" başlıklı çalışma, öğretmenliğe ilişkin yerleşik yaklaşımları yeniden ele alırken, mesleğin merkezine ahlaki duruşu ve insani değerleri yerleştiren öğrenme merkezli yeni bir model öneriyor.
Politika notu, Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü Dr. İpek Coşkun Armağan tarafından hazırlandı. Raporda öğretmen, yalnızca ders anlatan ya da müfredatı aktaran bir figür olarak değil; adaletin, sevginin, vicdanın ve sorumluluk bilincinin sınıftaki temsilcisi olarak tanımlanıyor.
Öğretmenin her davranışının, kullandığı dilin ve sergilediği tutumun öğrenciler üzerinde kalıcı etkiler bıraktığına dikkat çekiliyor. Bu nedenle öğretmenliğin özünün, akademik yeterliklerden önce ahlaki tutumlar ve insani değerlerde yattığı özellikle vurgulanıyor.
Politika notunda, öğretmenlik mesleğinin güçlendirilmesine yönelik somut ve uygulanabilir öneriler de yer alıyor.
Raporda öne çıkan öneriler şöyle sıralandı:
- Öğretmen yetiştiren üniversitelerde aday seçim süreçleri yeniden yapılandırılmalı; adaylar yalnızca akademik başarılarına göre değil, ahlaki duruşları, öğrenme merkezli düşünme becerileri ve sosyal duygusal kapasiteleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
- Öğretmen istihdamında, yazılı ve sözlü değerlendirme süreçleri mesleki değerleri ve tutumları ölçebilecek göstergelerle güçlendirilmelidir.
- Öğretmenliğin yalnızca "ne bildiği" değil, "kim olduğu" ve "nasıl davrandığı" da mesleki kimliğin temel bir parçası olarak kabul edilmelidir.
KARAKTER GELİŞİMİ VURGUSU
Raporda, okulun yalnızca akademik bilginin aktarıldığı bir mekan olmadığına da dikkat çekiliyor. Okulun aynı zamanda öğrencilerin karakter gelişiminin şekillendiği, güven ve aidiyet duygusunun inşa edildiği temel bir sosyal alan olduğu vurgulanıyor. Bu nedenle öğretmenin rolünün, öğrencinin hayatında rehberlik eden bir figür olarak ele alınması gerektiği ifade ediliyor.
CEYDA KARAASLAN