Tekin'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, 2024-2025 yılı itibariyle her kademenin ilk sınıfında uygulamaya başladık. Gelecek yıldan itibaren de 2. sınıflarla da devam edecek. Yani okul öncesi, ilkokul 1-2, ortaokul 5-6, lise 9-10 Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile devam edecek. Bir sonraki yıl 3. sınıflara gelmiş olacak.
Biz programlarla ilgili neyden rahatsızdık, neden değiştirdik? 2013 yılında müsteşarlık görevine başlayınca birçok uluslararası toplantıya katıldım. Türkiye eğitim sistemi ile ilgili rahatsızlık, hâlâ çocuklara bilgi edinmeyle ilgili raporlarla uyarılarda bulunuyorlardı. 'Bunu dönüştürmeniz lazım' deniyordu. Biz bunu değiştirdik. O kadar hızlı değişim, dönüşüm içindeyiz ki, her şey değişiyor. Coğrafi sınırlar bile... Biz başlarken çağa ayak uyduran, çağın bize önerdiği eğitim felsefesiyle uyumlu beceri odaklı bir program yapacağız dedik. Bu program dinamik olacak dedik. Belirli aralıklarla yenilenecek. Her yaz bir değerlendirme yapacağız ve revize edilmesi gereken bir şey varsa... Sürekli güncellenecek. Bunu kabul etmemiz lazım. Bu bizim ana ölçütlerimizden bir tanesi.
Bir 'katılımcı bir mantıkla işi yürüteceğiz' dedik. Yaptığımız her icraatı öğretmenler odası toplantısıyla, sektörde çalışan kişilerle istişareler ediyoruz. Onun neticesinde yapacağımız şeyleri düzenlemelerimizi yapıyoruz. Maarif Modeli ile ilgili uygulamayla ilgili geri dönüş alacağız dedik. İlgili genel müdürlülükler, uygulandığı yılla ilgili faaliyet yapacaklar. İkincisi bu programların ölçülmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili olarak Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetlerimiz var. Orası izleme-değerlendirme yapacak. Üç, bakanlığımızın Teftiş Kurulu Başkanlığı değerlendirme yapacak. İç Denetim Başkanlığımız izleme ve değerlendirme faaliyeti yapacak. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımız... Artı il ve ilçe milli eğitim müdürlüğümüz faaliyetlerini yaptı. Bir de öğretmen arkadaşlarımızın geri dönüş yapabildiği linkler oluşturduk, onların geri dönüşleri oldu. Bu müfredatla ilgili İzleme-Değerlendirme raporları doğrultusunda tekrar gözden geçireceğiz.
Programa itiraz edenler şu an teşekkür ediyor. Kararlarımızı eğitimcilerimizle alıyoruz.
Öğretmenler de bu işe bence inandı. Zaten onlar bizle hareket etmezlerse, onlarla birlikte çalışmayı beceremezsek yapmaya çalıştığımız hiçbir şeyin karşılığı olmayacak.
(FETÖ hâlâ etkili olsaydı bu değişimi yapabilir miydiniz?) Yapamazdık. Demokratik siyaset kavramını tartışırken en çok konuştuğumuz konulardan biri vesayetti. Vesayetle ilgili siz gazeteciler ya da siyasal pratiğin içinde olanlar, vesayet kavramını biraz dar alıyorlar. Vesayet sadece silahlı bürokratların demokratik siyaset üzerindeki baskısı değildir. Elinde silah olmayan bürokratların da çalıştırmama çabaları da vesayetin bir parçasıdır. Mali bürokrasi de yargı bürokrasi de vesayet uygulayabilir. Hükümetin eğitim politikalarının önünde belli vesayet mekanizmaları olabilir.
2013-2014 eğitim-öğretim yılında, şöyle bir hesap yapalım beraber. O tarihte 16 milyon öğrencimiz için dağıttığımız ders kitaplarının toplam genel bütçeye maliyeti 400 milyon TL'ydi yaklaşık. Sonra biz o tarihlerden FETÖ mücadelesi kapsamında, FETÖ'nün yayınevlerini, ders kitabı, test kitabı basan yayınevlerinin listesini çıkardık. Bu 38 yayınevinin Kültür Bakanlığı'ndan bandrollerin sayısını da aldık. Bu sektörde bandrolle satılan kitaplar var bir de yaprak test denilen kitaplar var. Pastanın asıl büyük kısmı bu bandrolsüz olanlar. Kültür Bakanlığı'ndan aldığımız tahmini maliyetlerle bir hesap yaptığımızda, bizim 16 milyon öğrenciye bedava dağıttığımız ders kitabı maliyetinin yaklaşık 2,5 katı bir pasta var orada. Bu 38 yayınevinin bandrollü ürünleri. Bandrolsüzleri de hesap ettiğinizde 5 katı bir rakam ortaya çıkacak muhtemelen. Sadece yardımcı kaynakların olduğu, bu pastadan çıkar elde edenlerin MEB politikaları üzerindeki vesayeti düşünün siz.
"MEB size kitap dağıtıyor ama bundan bir şey olmaz, siz şu kitapları alın" diyorlardı. Bu devletin ders kitapları politikası üzerinde bir vesayettir. Bu vesayetçi yapı kırılmadığı sürece herhangi bir alanda iktidarın-hükümetin politikalarını hayata geçirmesi mümkün değil.
MEB bünyesinde bu FETÖ mücadelesi yapılmasaydı, bahsettiğimiz politikaları hayata geçirmek söz konusu değildi.
'LGS'DE SORULAR SIZDIRILDI' İDDİASI
Bir kere burada gerçek olanla hayali olan konular birbirine karıştırılıyor. 2013 yılında TEOG kapsamında biz Ekim ayı sonunda bir deneme sınavı yaptık. Pilot iller seçtik. Birisi bizim deneme maksatlı kitapçığı almış, biz normal sınavı yaptığımızda sınav sabahı, "Soru kitapçığını aldım" diye bastı. Bunu açıklayıncaya kadar ortalık birbirine giriyor.
Çok üzgünüm ama burada velilerin, öğrencilerin duygularını istismar eden, gasp edici insanlar var. Öğretmen arkadaşlarımızın ve okullardaki idarecilerin emeklerini gasp eden, yalan bilgiler yayanlar var.
Bahsettiğiniz konu doğdurur. LGS sınavında soru kitapçığımız, bizim arzu ettiğimiz saatten daha önce açıklandı. Fakat sabah sınav başlayıp, sınav tamamlandıktan 1 saat sonra, 11.57'de sosyal medyada paylaşılıyor. Bu bizim istediğimiz saatten daha doğru saatte yayınlandı. Ama sınavın güvenliğini riske edecek hiçbir durum söz konusu değil. Buna rağmen biz o yayını yapan kişiyle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Sınavın sözel kısmı tamamlandıktan, kitapçıklar tamamlandıktan sonra... Teftiş kurulundaki arkadaşlarımız araştırıyorlar.
SERBEST KIYAFET KONUSU
Artık her okul kendi kıyafetini tanımlayacak. Bunu yaparken herhangi bir marka ya da herhangi bir mağazaya yönlendirmek gibi bir durum söz konusu değil. Çocukların giyecekleri kıyafetlerin sadece tanımlanmasını istedik okullardan. Öğrencimiz ister kendi ilinde, ister başka bir ilden o benzer kıyafetleri alıp kullanacak.
Çocuklarımız her bir kademe için, 4 yıl boyunca kıyafetin değiştirilmesini de istemiyoruz. İlave bir külfet çıkmasın diye.
Birileri yine bunu karikatürize etmiş. 'Siyah önlük geri geldi' diye. Öyle bir şey yok tabi.
Kritik olan şu; Herhangi bir arma basılı şekilde, herhangi bir yere yönlendirmek ya da ekonomik endişeyi de ortadan kaldırmak için tedbirlerimizi aldık.
"DİL ÖZEL OKULDA ÖĞRENİLİR" ALGISI YIKILIYOR
Türkiye'de dil öğretimiyle ilgili konuyu masaya yatırdık. 'Acaba başka bir ülkedeki çocuğun aldığı dil eğitiminden süre olarak biz daha mı az çocuklarımıza yabancı dil eğitimi veriyoruz?' OECD ortalamasının 2 katına yakın daha fazla zaman harcıyoruz. Peki nerede problem var? Materyale de bakıyorum uluslararası materyallere benzer. Problemimiz çocuklara doğru yaşta doğru yoğunlukta yabancı dil eğitimi veriyor muyuz? 2016-2017'de bir pilot uygulama başlattık. Ortaokul 1. sınıfta yoğunlaştırılmış yabancı dil uygulaması başlattık. Her ilde 1-2 pilot okulda bunu başlattık. Sonra biz ayrıldık, döndükten sonra bu pilot uygulamanın akıbetine baktım. Pilot okulların çok başarılı sonuçlar doğurduğunu gördük. Şu an 300'e yakın okulda yaygınlaştı. İyi bir noktaya doğru gidiyor.
Yine aynı dönemde "Acaba çocuklarımıza dili öğrenip öğrenmediği konusunda yeterli bir ölçme-değerlendirme sistemi uygulayabiliyor muyuz?" 4 beceri üzerinden çocuklarımızın dil öğrenmelerini ölçen bir mekanizma geliştirdik ve sınav mantığını da değiştirdik. Çocuklar artık dille ilgili, okuma-yazma-konuşma-dinleme üzerinden sınav oluyorlar. Test ve grameri öğrenme mantığından vazgeçtik.
2023 yılında bakan olarak göreve başladıktan sonra, siz de çok duymuşsunuzdur, 'Soruyu biliyordum ama tam anlamamışım.' Çocuklarımızın ana dil beceri konusunda sorunlar yaşıyoruz. Çocuklar 300-500 kelimeyle anadilini konuşuyorsa, 1000-2000 kelimeyle yabancı dil konuşmasını bekleyebilir misiniz? Çocukların yabancı dil öğrenmesi için ana dil becerilerinin geliştirilmesini, Türkçeyi merkeze aldık.